Venedik’te Ölüm, Thomas Mann, Can Yayınları, 103 sf., 9 TL.
Venedik’te Ölüm, 1929‘da Nobel Edebiyat Ödülü‘ne layık görülen Thomas Mann‘ın okuduğum ilk eseri. Kitapta çok beğendiğim bölümler olduğu kadar sıkıldığım yerler de oldu. Bazı kitapların kendilerine has okunma zamanları olabiliyor. On sene sonra tekrar okuduğumda daha çok zevk alacağımı düşünüyorum.
Yaptığı yaratıcı betimlemelerle okuyucuyu büyüleyen Mann, tespitleriyle de resmen romantizmin doruklarına ulaşmış. Kitap kısa ancak okuduktan sonra insanda uzun bir roman okuyup bitirmiş hissi uyandırıyor. Kitabın kısaca konusundan bahsetmek gerekirse eğer; güzel olanı, sanatı, sanatçıyı, yaşamı ve hazzı sorgulayan ünlü ve varlıklı bir sanatçı olan Aschenbach, dinlenmek için gittiği Venedik’te gördüğü Polonyalı Tadzio’ya tutulur. Bu tutku, şehirde salgın çıkmasına rağmen ondan ayrılmasını engelleyecek boyuttadır.
“Çünkü insan insanı, hakkında bir yargıda bulunamadığı sürece sever, yüceltir; özlem, eksik tanımanın bir sonucudur.” sf. 72.
Uzun öykünün ana kahramanının geçirdiği tatilse bizim çıktığımız ne diye insan sormadan edemiyor? Öykünün geçtiği zaman ve kahramanın varlıklı oluşu da durumu değiştiriyor tabii. Ancak yine de Mann’ın anlatımıyla bir tatil gibi değil de kişi cennetteymiş hissi uyandırıyor. Venedik‘e gitmeme rağmen yazarın anlattığı kadar haz alamadığım için kendime kızmadım değil.
Kitabı okurken yavaş yavaş “Ne oluyor arkadaş, hoop aloo!” durumuna girebilirsiniz. Bunun nedeninin ne olduğunu buradan söylemeyeyim. Aşağıdaki alıntı size ipucu olsun:
“Seyirci Aschenbach, böyle güzel bir zemin önünde kendini bu kadar sereserpe sergileyen bu vücudun her çizgisini, her davranışını çoktan öğrenmişti; artık aşinası olduğu bu vücudun ayrı ayrı güzelliklerini her görüşte sevinçle karşılıyor, hayranlığının, duyduğu ince hazların sonunu getiremiyordu.” sf. 64.
Kitabın sonlarına doğru okuma isteğim ve kitaba olan ilgim artsa da ne yazık ki yolun sonu göründü. Unutmadan söyleyeyim, Thomas Mann, kitabın ana kahramanı Aschenbach’ı yaratırken Goethe’yi model almış. Aslında bu eser ilk başta Goethe hakkında bir öykü olacakmış. Ancak daha sonra konu özelden genele doğru bir gelişme göstermiş.
Yunan mitolojisine de göndermelerde bulunan ve Thomas Mann‘ın tasvirleri ve detaylı anlatımıyla önemli klasikler arasında yer alan ve ünlü şair Behçet Necatigil‘in müthiş çevirisi ile “Venedik’te Ölüm”, Notos’un “Ölmeden Önce Okunması Gereken 100 Temel Eser”i arasında da yer alıyor.
@Asya Yazar Asdsahfbsafb 😀 Gerçekten zor ama dediğiniz gibi tadı güzel. 🙂 Filmi olduğunu biliyorum ama hemen ardından seyretmek istemedim. Hayalim biraz bana kalsın. 🙂