
Ne yalan söyleyeyim ben Ercan Kesal‘ı oyuncu olarak tanıyorum ve biliyorum. Daha önceden yazılar yazdığından ve doktor olduğundan bihaberdim, tamamen benim ayıbım tabii. Anılarını yazdığı kitabı okuduktan sonra bir kez daha mahcup oldum.
Dedemden öğrendiğim, “insan olmak” kendi mutlu olduğun şeyleri yanındakilere de iletmektir. İnsan, kendinde olmasını istediği herhangi bir şeyi bir başkası için de aynı şiddette isteyebiliyorsa “insanım” diyebiliyor. s.72.
Kitap beni öncelikle ismiyle kendine çekti: Peri Gazozu.
Daha sonra Twitter‘da birçok kişi önerince merakım daha da arttı. Araştırmadan önce kitabın roman ya da uzun öykü olabileceğini düşünmüştüm. Ancak gözlem yeteneği çok kuvvetli bir yazarın samimi anıları ile karşılaştım.
Kesal, anılarını oldukça akıcı ve yalın bir dille anlatmış. Kitabın arka kapağında yer alan “sohbet makamında insan hikâyeleri” tanımlaması gerçekten doğru. Sohbet o kadar tatlı ilerliyor ki hiç bitmesin istiyorsunuz.
Sunuş bölümünde “Okur; hikayelerimi okumak yerine, ‘seyretsin’ istedim” diyor. Hepsi kısa film tadında olan ve ustalıkla bölümlere ayrılmış anıları büyük bir zevkle izledim.
Ercan Kesal kitabı babası Gazozcu Mevlüt‘ün aziz hatırasına adamış. Kitabın adı da buradan geliyor zaten.
Okurken sıklıkla hayat tesadüflerden ibaret olduğunu bir kez daha anlayacaksınız.
Mutlaka okuyun…
ben de çok merak ediyorum alıp okuyacağım. bir röportajında tamamen tesadüf eseri oyuncu olduğunu okudum yani aslında doktor ama çok yönlü biri demekki:)
@rahat yazar Bu kadar beğeneceğimi düşünmemiştim doğrusu, oku bir an önce. 🙂 Doktorluktan oyunculuğa hızlı bir geçiş yapmış, tesadüfler de olmasa… 😀
daha önce gazetelerde okuduğum ama yinede bitmesini hiç istemediğim harika bir kitap.. hatta ege üniversitesinde aynı dönemlerde okumamızı keşfetmek de hoş bir rastlantı oldu. hayatın, ülkenin gerçeklerini bu kadar akıcı anlatmak ve bir kaç cümleyle durumdan ders çıkarmak/yorumlamak.. değişik ama edebi tat bırakıyor insanda bu kitap, okumanızı öneririm. Türkçede son yılların en güzel kitabı bence…