Bu konuda yapılmış bilimsel bir araştırma var mı emin değilim ama (vardır tabii sen anca otur yazı yaz, adamlar Mars’a gitti) kanımca her insan çocukluğunda uyurken şu ya da bu sebeple bir şeyden korkmuştur.
Yatağın altından bir şey çıkacak diye korkanlar vardır. Ben ondan hiç korkmadım Allah’tan. Gecenin köründe uykumdan uyanıp, yatağın altına kafamı sokarak kaçan oyuncağımı almışlığım vardır. Ancak yandaki resimde de görüldüğü üzere elin, ayağın ya da herhangi bir uzvun yatağın sınırları dışına çıkmasıyla savunmasız kalınacağı düşüncesi oldukça yaygındır. El yatak dışına çıkarsa yatak altından bir şey gelir ve o eli kesin çeker. Ama yatak sınırları içindeyse o şey gelemez. Süper mantık!
Ben üç harflilerden süperötesi çekinen bir insanım (çekinen yazdım ama siz onu ödü kopuyor olarak anlarsınız). Dabbe ve türevi filmlerin adı bile korkmama yetiyor o derece. Neyse normalde bir insan bir şeyden korkuyorsa başına yorganı çeker değil mi? Dabbe filminde adam, malum şeyler gelince kafasına yorganı çekiyordu. O malum şey de adamın üstünden yorganı çekip saldırıyordu. O sahneyi gördükten sonra üç gün kendime gelemedim. Yorgan benim kalkanımdı arkadaş! Sevgili malum şey, yorgan çekilmiş kavga bitmiş, gitsene işine!
Bir dönem de karabasan denilen varlık modaydı. Kiminle konuştuysam “Aman sırt üstü yatma gelir, yok sırt üstü yatma gelir”, “Bana geldi böyle siyah bir şey”, “Üzerine çıkıyor nefes alamıyorsun. Bağırmaya çalışıyorsun sesin çıkmıyor” diyordu. Dedim noluyoruz nan! Bugüne kadar gelen giden yok. Eğer gelen olursa ayrıntılarıyla anlatırım.
Bir de başkalarının anlattığı hikayeler vardır. Bir olay var, bana kim anlatmıştı hatırlamıyorum ama nasıl korkmuşsam hala bilinçaltımda izi durur. Öyle ki, gerçekliği vurgulanmak için, olay, anlatan kişinin bir arkadaşının çok yakın bir akrabasının başına gelmiştir. “Yalnız yaşayan kadının biri her gün namaz kılarmış. Ancak o gün çok yorgunmuş ve kılmamış. Salonda uyuyakalmış. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kadının sırtına biri dokunmuş ve ‘Kalk namazını kıl’ demiş.” Vuhuu! Bunu duyduktan sonra yat yatabilirsen.
Ve işte geldik benim de zaman zaman hala çekindiğim en büyük korkuya: Karanlık. Karanlık herkesin korkulu rüyasıdır. Görmediğin değil gördüğün şeyden kork demişler ve çok güzel halt etmişler. Gördüğüm şeyle savaşırım hiç olmazsa görmediğime ne yapacağım? Çocukluğumu yedi bu karanlık. Kaç gece uyuyamadım bunun yüzünden. Şimdi garip geliyor tabii ama ışığın yokluğu=uykusuzluk demekti o zamanlar.
Bundan aslında süper mim konusu olur. Herkes başından geçen korkunç ya da mistik olayları anlatsın. Bu mimi X, Y, Z kişilerine… Ahahaha yok yok mim olayına karşıyım. Davamdan vazgeçmem.
Her neyse, iki gram aklım var zaten bari uykumda rahat bırakın arkadaş! Gelecekseniz de sabah, gündüz gözüyle gelin, Tanrı misafirim olun. O zaman başımın üstünde yeriniz her daim hazır.
lise yıllarımızın unutulmaz anları, birbirimize böyle konularda hem tırsarak hem de eğlenerek bir şeyler anlatmaktı sanırım.
o kadar çok arkadaşım vardı ki, bu üçharfli dediğimiz şeyleri gören. artık ya uyduruyorlardı, ya da gerçekti bilemiycem ama o zamanlar feci inanıyorduk tabi.
bir tanesini hiç unutmuyorum, hala aklıma geldikçe korkarım hatta; dur hadi madem sen anlatmışsın ben de anlatıyım.
lisedeyiz yine. bi arkadaşımız sabah geldi okula, 'kızlar noldu anlatsam inanmazsınız' dedi. oysa biz inanmaya baştan meyilliydik. 'dün gece annemle yatıyodum ben, sonra anneme sarıldım döndüm bi baktım boyu yataktan taşıyo, upuzuuuun olmuş' eee? dedik. dedi ki, 'meğersem annem değilmiş o yanımdaki, sonra bağırdım annem odasından koştu geldi, yanımdaki şey de gitti'.
bi süre annemle yatmayı bırakın, annemin yattığı odalardan bile geçememiştim bu hikaye üzerine. :))
aman korku fena şey!
aydınlık ise güzeldir.
sevgi ile,
luna.
Bunu yaşayan arkadaşınızın psikolojisini düşünemiyorum. Benim başıma gelse.. :)) Bende aslında hikaye çok ama konu uyku olduğu için bahsetmedim. Bir de ben de hafiften tırsıyorum. 😀 Aydınlık güzel ama hikayeler fena. :))
bunu yaşayan arkadaşım, boğaziçi üniversitesini kazandı, şimdi de master'ını yapıyor. demek ki, çok da etkili olmamış 🙂 ya da iyi bir yan etki yaratmış diyebiliriz sanırım. 🙂
Sevgili Güven, korkarsan daha çok gelir, de derlerdi. Hatırlatırım, buraya da nihaha, diye kötü kalpli bir gülümseme yerleştirirsem, lise yıllarıma geri dönmüşüm gibi hissettiğimin kanıtı olacak bu sanırım 🙂
gece gece nerelerden nerelere geldik yahu. ^^
luna.
Korkarsan gelir durumu başlı basına bir paradoks zaten. 😀
korkularımı öyle mime filan sığdıramam ki
büyük korkularım var benim (:
ama en fenası korkmuyor muş gibi yapmak,
direnmek
ömrümden ömür gidiyor o zamanlarda:P
Mimi boşverin. :))
Korkmuyormuş gibi yapmak da nereye kadar! :DD
sonuna kadar, ölmek var dönmek yok..:)
korku fena şey,
normal zamanda yapılamayacakları bile yaptırır insana
..
O da doğru. Korkusuz günler hepimize.. :))
bu muhabbetten sonra,
hele hele luna nın hikayesinden sonra
biraz zor gibi korkusuz günler 🙂
Daha beter hikayeler var ben de aslında ama hatırlamak istemiyorum. :))
Gecenin bu sessizliğinde iyi geldi bu yazı, elleriniz dert görmesin 😉 Bende şu karabasan hikayelerini çok duydum ama bana da gelen olmadı aman neyse dilimi ısırayım da gelmesinler 🙂 benimde bir hikayem var,namaz değilde mutfakta kalan bulaşıklar ve üstü açık kalan yemekler hakkında 🙂 Biri bir akşam yemeklerin üzerini açık bırakmış, ne streçle kaplamış ne de kapaklarını kapatmış ve mutfakta bulaşıklar biriktiğinden etraf baya pismiş, bu kişi de nasıl olduysa uyuyakalmış 😀 Neyse biri gelmiş dürtmüş çabuk oraları temizle diye. Bir gitmiş mutfağa bizimkiler toplanmış yemekleri sıyırmışlar, etraftaki pislikleri yiyiyorlarmış parti havasında, sonra orayı toplamış ve bir daha asla pis bırakmamış. Onlarda gelmemiş artık tabi. Bak bunu söyleyince bir tuhaf oldum gidip mutfağı bir kontrol etsem iyi olacak 😀
Boyle hikaye cok ama anlatmasaydınız keske. :DD
Ben korkmuyorum ama sizi korkutmadım umarım 😛 Bu arada sizde az değilsiniz gece gece paylaştınız bu yazıyı, korkan var korkmayan var 😀
Ne yalan söyleyeyim ben tirsiyorum. 🙂 ama merak da ediyorum.
Gecenin sessizliğinden korktuğum kadar şimdiye kadar beni geren başka bir durum olmamıştır heralde 🙂
Tv acarım ben genelde. Süresini ayarlayıpp yatarım…
Aynı yöntem 🙂 Başka türlü uyuyamıyorum artık .
Bende bende…
şu andan itibaren tırsak moda geçmiş bulunuyorum 🙂 anlatılan bütün o hikayeler, üç harflilerin başrolde yer aldığı tüm filmler aklıma geliyor birer birer.amanıın :)))
hadi yazı neyse de lunanın yorumunu okumasaydım iyi olacaktı 😀 neyse gidip komik video falan izliyim ben en iyisi 😀
Düşünmemek en iyisi.. :DDD
merhabalar, ben de nedense burada boyle kaldim, gelip gidip yorumlari okuyorum. yalniz hissetmemek adina. Ama yani Sevgili Guven, hepimizi topladin bak buraya. korktuk mu sanki azicik? ne dersiniz? 😀
komik video izleyeyim'e cok guldum ya :)))
sevgiler.
Korkunun ecele faydası yok. 🙂 hepimize lazım o videodan. D
Gerçekten sırtüstü yatma ama:) Sırtüstü yattığımda muhakkak ama muhakkak karabasan görürüm:)Ya da karabasan gelir mi denir? Her neyse çok fena:)))
İsinnkotusu en cok o sekilde rahat ediyorum. 😀
nasil bisey ya bu karabasan, nasil oluyo tam olarak. gorunur bir sey mi yoksa, sadece hissediyo musun acaba?
ah Guven ah. neler yaptin bize gece gece :)))
luna.
Gören var görmeyen var. Üstüne binip nefesini kesiyormuş. Ben görenlerin yalancısıyim
Elin, ayağın kıpırdamıyor, sesin çıkmıyor. Kalkmak istiyorsun kalkamıyorsun:))))
O 3 harflilerden ben de pek hazzetmem:) Çok ciddi anlamda korktuğum zamanlarda oldu ama anlatıp hatırlayıp geri kendim korkmak istemem:) En iyisi düşünmemek, olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu.Cesur olamıyorsam cesaret göstermem gereken durumda olmayayım bari.Korkusuz rüyalar.
Aklına getirmemek en güzeli. Gelince gitmiyor bir türlü. :))
Üçtür yazıya giriş yapıyorum yok cesaretim yok o haldeyim, benden korkağı yoktur sanırım.
Yok hepimiz korkuyoruz ama dillendirmiyoruz. 😀
ya ben küçükken ki ara ara yine olur bu, bebeklerimden korkardım; canlanıp onlara yaptığım şeylerden dolayı benden intikam alacaklar diye :S ne biliyim küçüksün, televizyondan en yamuk haliyle etkileniyorsun falan ya, bebeklerimi oyun oynarken senaryom gereği aşağı atardım, suda boğardım, kavga ettirirdim vs vs (çocuk beynimde neler varmış benim yahu! :|) ama en büyük etken dedemdi! hani bilirsiniz önceden star tv'de parliament sineması vardı, 12'den sonra filmleri falan. ben 5 yaşlarındayken dedem chucky'yi izletmişti bize. 😐 allahım hala o sahne hala gözümün önünde; oda karanlık, ben annemin arkasındayım ara ara kaplumbağa gibi başımı uzatıp bakıyorum televizyona, dedem de filmi izlerken kahkahalar atıyor… :/ e ondan sonra belki de hayatımın yapabileceğim en mazoşist davranışını sergileyeme başladım; bebeklerimi gece baş ucuma dizip bana bakıyorlar mı diye onlara baka baka uyumaya çalışırdım. ekstra senaryolarım da bonus olurdu :S evet sanırım bende varmış bir şeyler. :p
ama şey ya ne biliyim, karanlık apayrı bir şey; oda lambaları, aynalar falan. dediğin gibi güven, gelecekseniz gündüz gözüyle gelin. ne biliyim biraz işten güçten bahsedip, çene çalarız =)
bebekleri bas ucuna dizip beni izliyorlar mi diye onlari izlemek mi? -ne kadar cesurmussunuz! :))
luna.
bebek korkusu da kötüymüş. Sonuçta her gün oynadığın oyuncak. 😀
a bu arada karabasan denilen şeyin bilimsel adı uyku felci. =)
Vallahi süper isim bulmuşlar:)) Tam bir felç hali:)
Yataktan elimi ayağımı çıkaramazdım evet ama esas olayım yorganın içine kendimi gömmeden duramamamdır. Yataktan çok yorgandan herhangi bir uzvumu çıkaramıyordum korkudan. Yazın da sıcaktan patlasam bile çarşafa yorgan muamelesi yapardım.
"Yorgan benim kalkanımdı arkadaş! Sevgili malum şey, yorgan çekilmiş kavga bitmiş, gitsene işine!" bu kısmı pek sevdim 🙂
Karabasandan bana da çok bahsedildi ve öyle dehşet anlatılıyor ki insan iliklerine kadar hissediyor korkuyu ve bunun beni psikolojik olarak etkilemesi bile karabasanı bana yaşatmalıydı diye düşünüyorum ama buna rağmen hiç olmadı. İlginç.
Karanlıktan korkmuşluğum pek yok aslında ve diğer korkularıma rağmen uykusuzluk sorunum hiç olmadı. Kafamı yastığa koyar en geç 5-10 dakika içinde uyurum. Çok ekstra bir durum varsa(kafama takılan bir durum) ve bu sebeple uyumakta zorluk çekiyorsam nefes alış-verişime odaklanarak rahatça uyuyabiliyorum. Kendimce geliştirdiğim bu yöntemin bir meditasyon türü olduğunu da yakın zamanda öğrendim 🙂
Çok konuştum galiba. Güzel yazı, eline sağlık 🙂
Yorgan önemli tabii, kalkan bir nevi.
Karabasan bana da gelmedi ama merak ediyorum.
Nefese odaklanma olayını da mutlaka deneyeceğim. Teşekkürler yöntem için. 😉
Yorgan,çarşaf mevzusuna aynen katılıyorum:)
Hım.. ben korkmam ki derdim.
Korkusuz olduğunu sanan anne Çiğdem
İnsan büyüdükçe korkularının şekli değişiyor sanırım.. Yoksa hepimiz korkuyoruz. 🙂
Yazınızı ağız dolusu gülerek okudum 😀 Karanlık korkusu bir ara bende de vardı. Neyse ki atlattım 😀 Bu arada o karabasan muhabbeti gerçek fakat o bir uyku bozukluğu:D çok yorgun ya da üzgün olduğumuz durumlarda uykuda çok fazla hareketsiz kaldığımızda yaşanabilecek bir durum. Kaslar kasılıyor ve hareket edemiyorsun. Üzerinde bir ağırlık var gibi hissediyorsun. Fakat bir müddet sonra geçiyor. Bana da bir defa yurtta oldu oradan biliyorum 😀 (psikolojim fenaydı o zamanlar :D)O ruhani varlıklara gelince işte bir onlardan en çok tırsıyorum.Musallattan sonra berbat haldeydim; o gün bugündür korku filmi seyretmiyorum 😀
Yazıyı beğenmenize çok sevindim. :))
Karabasan uyku bozukluğu vs. tamam ama gördükleri ne o zaman? 😀
Ruhani varlık olayına ise hiç girmeyelim. :)))
Aman Allah'ım Ayça arkadaşımızın yazısını okudum ve cidden tırstım. 😀 Görülen şey ne bilmiyorum çünkü ben bir şey görmemiştim kendi yaşadığımda fakat bi arkadaşım gözlerim kapalıyken açıkmış gibi her şeyi görüyordum demişti.Ayça arkadaşımızın ki daha zor bir şey olsa gerek. Neyse ki kurtulmuş bu rahatsızlıktan.Büyük geçmiş olsun vallahi.
Bu konuları kapatalım unutalım. 😀
Haklısınız 😀
Bende de küçükken bir uyku rahatsızlığı vardı. Uyanıp, etrafta dolaşırken rüya görmeye devam ederdim, ama uyurgezer gibi değil. Gayet bilinçli şekilde etrafta geziyordum ama etrafımda insanlar, olaylar görüyordum.
Hala ara sıra oluyor, ama bayağı bir azaldı neyse ki. Küçükken hiç uyuyamazdım, en fazla 4-5 saat 🙂
Uvv sizin ki daha kötüymüş. Rüyanın içinde gezmek gibi. Belki de güzeldir yaşamadan bir şey diyemem. :))
Normal zamanlarda, cinden periden korkan bir insan değilim, evde yalnız kalabilirim, karanlıkta saatlerce tek başıma oturabilirim hiç sorun değil.:)
Ama bazen öyle zamanlar oluyor ki it gibi tırsıyorum. Bu sabah bir sela sesi duydum mesela, onu duyduktan sonra aldı beni bi titreme. Biri ölmüş biri ölmüş ya diye anormal bir şekilde büyüttüm olayı. Sonra oturduğum koltuktan mutfak tarafına bakamıyorum. Bakarsam kefenlenmiş ayakta dikilen ölü göreceğimi zannediyorum falan. tırsa tırsa uyudum resmen 🙁 Uyanınca unutmuştum şimdik hatırladım 😀
Herhangi bir şeyin tetiklemesi gerek sanırım korku için. Küçükken sebep yaratmak daha kolay ama büyüdükçe aklımıza getirmedikçe korkmuyoruz gibi görünüyor. Hatırlamanıza da üzüldüm. Tez zamanda unutursunuz inş. 😀
Gündelik sıkıntılar sağolsun, hemen bu korkunun yerini alıyorlar. Hiç fark ettin mi bilmiyorum, en çok kafan boşsa bu tarz korkular hissediyorsun. Ben 'Allamm nolur cin göriiiim ama şu olayı atlatıyım!' gibi cümleleri kaç kez kurdum sayısını hatırlamıyorum 🙂
İnsan boş durursa kafasında kurarmış lafı çok doğru. Beyni sürekli meşgul etmek gerek. Aynı anda, olay da atlatılsa ve o malum şey de görülmese daha iyi olur. :))
Benim basima geldi (karabasan) 10 yil kadar ayda 1-30 arasi siklikla geldi valla kanka olmustuk artik:) Ilk oldugunda annem ya da babam ayakucunda yorganimi duzeltiyor zannettim, ama eleman yatagin uzerine cikip ustumde emeklemeye baslayinca eve hirsiz-manyak arasi biri girdi sandim. Yorgan kafama kadar cekilmis oldugundan birsey goremedim. Basini gogus hizamda yorganin ustune koydu, bacaklarini da uzatti, yatti pasa. Boyu bir hayli kisaydi ama korkudan olecektim az kalsin. Okudugum bir yaziyi hatirladim: Bir sapikla muhattabsaniz bagirmayin, cok fazla cirpinmayin, sakin olun; panik saldirgani tahrik eder." diye. Uyur numarasi yapmaya karar verdim -elinde bir bicak olma ve onu yorgana saplama ihtimalini dusundum (yaratici bir insanim zira) Devami cok uzun, yazdim buraya yorumda kelime sayisi limitini gectigi icin sistem reddetti, kisa kesecegim: Sonucta odada hic kimse yoktu. Sonraki geceler bu olay tekrarlandi, bazen bir gecede 3-4 kere olmaya basladi. Annemle yattigim zamanlar olmuyordu ama nereye kadar yatacagiz yani. Gunduz de uyursam oluyordu, sirtustu, yuzukoyun, yolculukta uyurken, her turlu ve her yerde.
Elemanin ustume cikip yattigi her durumda once soyle diyordum "Gercek degil. Ben sadece kafayi yedim… Beynimin oynadigi bir oyun… vs. vs." Pasam bos durmuyor bu arada, agirlasiyor, agirlasiyor, artik nefes alamaz hale geliyorum. Kendime telkini kesip dua etmeye basliyorum, ise yaramiyor. Bu sahisla konusmaya basliyorum, "Lutfen git" diyorum falan, gidiyor. 10 yil boyle. Gecen yil bir gece yine ustumde agirlikla gozumu actim (yan yatiyordum), tam karsimda bir insan silueti gordum, kucucuk bir kafa ve omuzlar. Korktum ve hemen kapattim gozlerimi. Gitti ve bir daha hic gelmedi.
Diyorum ki ya ben nasilsa akil sagligimi bir sekilde kavustum, ya da sevgili sadik dostum evlendi coluk cocuga karisti, birakti bu isleri…:P
Çok geçmiş olsun. Daha fazla yorum yapamayacağım zira ziyadesiyle tırstım. 😀
Küçükken, camdan sızan ışık duvara vururdu gece. Duvarda birşeyler asılı idi. Bende onlara bakar, bir süret oluştururdum baka baka. Ama korkmazdım.
şu yakınlarda son durak filmini izledim, biraz hoş oldum. Öyle korkusundan değil, kurgusundan dolayı. Şöyle bir düşününce filmdeki gibi kanlı ölümler olmasada absürt denecek, olmaz böylesi denecek ölümleri getirtti aklıma. Mesela prizlere falan başka bi gözle baktım bi zaman. 😀 Malum filmde ölümlerin çoğu elektriğe bağlıydı.
Birde ben yıllar evvel, otururken içimde bir daralma, yüreğimde bir sıkışma hissettim, sonra birden ütü geldi aklıma. Ütüyü prizde unutmuşum. Sanırsam ordan kalma, hep birşeyleri unuttum mu der, bakarım üç dört kere arkama hep. 🙂
Ve herkesin bir dönemi var küçüklüğünde. Korku hikayeleri dönemi. Bende baya korkunç bi hikaye var aslında ama anlatmıyım. 😀
Konu uyku olmasa bende de hikaye çok ama sizin de benim de hikayelerimiz kendimize kalsın. Tırsıyorum ben hatırladıkça. :))
Ayy zaten korkağın önde gideniyim bu yazıyla daha fena oldu:)
Bende lisedeyken böyle hikayeler anlatılırdı…
Anlatayım o zamanlar en korkunç olanını;
Bir gün kızın biri evde oturuyormuş tek başına.. Sonra kapı çalmış, halası gelmiş. Bunlar bütün günü beraber geçirmişler. Halası kızı çok seviyormuş zaten. Yemişler içmişler. Sonra akşama doğru annesi gelmiş apar topar ağlıyormuş demiş ki hadi hazırlan çabuk halan kaza geçirmiş sabahleyin ölmüş şimdi haber vermişler eve…. Kız tabii kafayı yemiş…
Ben olsam kafayı yemeyi bırak en yakın camdan atlardım….
Vuhuu ben de kendime gelemezdim uzun bir süre. Gerçek değildir umarım. 😀