Kaybedenler Kulübü, “yapmacık” olmayan bir radyo programı ile kendi zevklerine göre hayat, ölüm, yalnızlık, kadınlar gibi birçok konuda sohbet eden iki arkadaş ve onları dinleyen farklı düşünce ve kesimdeki insanların bir noktada birleşme ve kendilerinden bir şeyler bulmalarının öyküsü.
“Bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız. Madem hepimiz yatıyoruz neden yalnız yatalım?”
Kaybedenler Kulübü filmi Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk‘un 1990’lı yılların ortalarında Kent Fm‘de yaptıkları “Kaybedenler Kulübü” programını konu alıyor.
“İyi geceler Sayın Dinleyen sizinle yatmış mıydık?”
Kadıköy’de bir barı olan, plak ve kendisi de benim gibi efemera (Bu kelimeyi de yeni öğrendim. Efemera; gündelik yaşama ait ”ıvır zıvır” olarak nitelendirilebilecek kısa ömürlü küçük ve geçici belgeler (tanıtım broşürleri, mektuplar, kartvizitler vb.) anlamına geliyormuş) koleksiyoneri olan Mete (Yiğit Özşener) ile kimsenin okumadığı kitaplar basan Altıkırkbeş Yayınları‘nın sahibi Kaan (Nejat İşler) özlerini bozmadan, sadece kendileri olarak felsefe, edebiyat, hayat, ölüm, din ve kadınlar gibi birçok konuda sohbet ederek hazırladıkları program kısa sürede bir fenomene dönüşüyor.
“Yalnızlıkla öyle güzel dalga geçiyordunuz ki; sonraki akşamınkini de dinleyeyim ondan sonra yaparım, dedim. Farkında olmadan baktım ki, sürekli sizin programı bekler oldum. Beklerken de bir baktım ölmeyi unutmuşum.”
Tolga Örnek filmlerini beğenerek izleyen ben nedense bu filmle bir bağ kuramadım. Gösterime girdiği dönemde büyük bir izleyici kitlesi toplayan film, havada kalmış ve ikinci film gelecekmiş hissi uyandırıyor. Hikâyelerde kopukluklar var ve kutunun içindeki kedinin ölü mü canlı mı olduğunu bilmediğimiz gibi zamandan da bihaberiz. Belki de Örnek’in seyirciye yansıtmak istediği de hayatın kadınlar, edebiyat ve yalnızlık ekseni çevresinde zamansızca akıp gitmesi olabilir.
Film kadını ikinci plâna atmış ve fazla üzerinde durma gereği duymamış. Erkek egemen bir film olduğu her sahnede ortaya çıkıyor. Bu nedenle bana biraz dozaj kaçmış gibi geldi.
“Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir?”
Yönetmenliğini Tolga Örnek‘in yaptığı filmin senaryosunu Örnek ve Mehmet Ada Öztekin birlikte kaleme almışlar. Serra Yılmaz ve Yiğit Özşener‘in sahneleri ise filmde en beğendiğim anlardı.
Filmin beni benden alan müziklerinden de bahsetmemek olmaz. Asu Maralman‘dan Bağrı Yanık Dostlara, Ferdi Özbeğen‘den Dilek Taşı ve Can Gox-Gülce Duru düeti olan My Woman‘ı mutlaka dinleyin derim.
“Bazen gidersin, sırf dönebilmek için.”
Kaybedenler Kulübü IMDb Puanı: 7.8 Benim Puanım: 7.0
Bu filmi birkaç kez izledim. Hikaye kopuk demişsin ya, bir bakıma doğru. Ama zaten anlatmak istediği de bence buydu. Hayatta böyle kopuk yaşanan çok hikaye var ve bu da o hayatlardan bir kesit gibi geliyor bana.
Benim en çok beğendiğim Yiğit Özşener ve Serra Yılmaz`ın anne-oğul ilişkisiydi. Hatta blogumda yazmıştım, kendim için de öyle bir anne olabilmeyi dilemiştim:)
@Semi M.Eller Ben Tolga Örnek'ten daha iyisini beklerdim açıkçası. Kopuk hikâye çok var ama havada kalmamasını arzu ederdim kendimce. 🙂 Birbirlerine kitap önermişler, alıntı yapıyorlar, çocuğunu hiç sıkmamış vb. Ben de böyle bir baba olmak istiyorum! Bence sizde bir sorun yok, böyle ebeveynliğin darısı başımıza. 😀
Sevemediğim filmler sıralamasında üstlerde olur hep …
Ama inan denedim sevmeyi , olmayınca olmuyor 🙂
Çocuğunu sıkmamak meselesi değil aslında. Bunun çok ötesinde. Çünkü çocuğunu sıkmadan büyütenler de çok farklı ve büyük sorunlar yaşayabilir. Aile ilişkilerinde asıl olması gereken dengeye oturtabilmek. Çocukları büyütürken ve onlar büyüdükçe bunun ne denli zor olduğunu anlıyorum. Kartları açık oynamak ve dürüst bir ilişki bence temeli.
@Keşke Gerçek Olsa Ben de acaba bende mi bir sorun var diye düşündüm ama yok olmayınca olmuyor. 7 puanı da Tolga Örnek'in hatırına verdim. 🙂
@Semi M.Eller Zaten vb. dedim, sıkmayıp sadece özgür bırakmak da olmaz tabii. Çabalamak ve dürüstlük bence de en önemlisi, gerisi kendiliğinden gelir mutlaka.
Ben filmdeki diyalogları sevmiştim, bir de unutamadığım müziklerini:) Orjinali Melancoli Man-The Moody Blues
@BAYKUŞ GÖZÜYLE… Diyalog ve müzikler filmi kurtarmaya yetmemiş bana göre. Melancholy Man'i bilmez miyim hiç. 🙂
Benim icin yeri bir baskadir bu filmin…
Nejat Isler-Yigit Ozsener ikilisi, "Benim Hala Umudum Var", "Dilek Tasi",replikler ve radyo programinin dinleyenleri ya da sadece Can Gox icin izlemeye deger 🙂
yorumum: http://afede-hali.blogspot.com/2013/05/kaybedenler-kulubu.html
@afede Daha iyi olabilirdi bana göre, ama fena değildi tabii. Sizin yazınız daha güzel olmuş, kaleminize sağlık. 😉
@Güven Turan
Beklenti yuksek olunca, maalesef hayal kirikligi yasanabiliyor. Aslinda benim yazimda da iyilesme gereken kisimlar cok 🙂 Ozel buldugum konularda yazarken zorlaniyorum :/