Ana sayfa Uncategorized Hayalleri Söndürme Sistemi : Alçaktan Uç

Hayalleri Söndürme Sistemi : Alçaktan Uç

150
8



Devrim Arabaları filminden sevdiğim bir replik:

“Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz.”

*
Biliyorsunuz, Google Bilim Fuarı halk oylamasının birincisi Elif Bilgin oldu.

Elif Bilgin‘in birinci olması oldukça önemli.
Zira bu başarı bir Bakanımızın “Bizden mucit çıkmaz, biz ara eleman ülkesiyiz” dediği bir dönemde oldu.
*
Aslında Bakan’a kızmamak lazım sonuçta o da bir Türk ve o da hayalleri küçük büyütülmüş.
Büyük düşünmek bizim genlerimizde olmayan bir şey.
*
Ailesinden “Sen süperstar olacaksın, kesin Nobel alırsın, Oscar garanti, bilim adamı olursun” vb. bir cümle duyanlar kimler?
Duyduysanız bile kesin aileniz bunları söylerken ciddi değildir ve muhtemelen sizinle kafa bulmuşlardır.
*
Bizim kültürümüzde genel olarak ‘alçaktan uç’ diye tabir edilen bir hayalleri söndürme sistemi hakimdir.
Büyük başarılar hayal edenlere hep aklı havalarda gözüyle bakıldığından fazla uçmaması tembihlenir.
Böylelikle uçan kişi yere indirilerek herkesle aynı konuma getirilmiş olur.
*
“Baba, ben çok zengin olacağım.” – “Alçaktan uç.”
“Kitap yazacağım.” – “Yüksekten uçma.”
*
Hayalleri söndürme sistemi başarılı olmadıysa eğer ikinci plan devreye sokulur:
Başarıyı normalleştir ve köstek olma kampanyası başlat.
*
Sınavı kazanmış. – Beni de dershaneye gönderseler…
Yüzmede altın madalya kazanmış. – Kesin dopinglidir.
Gazetede köşe yazmaya başlamış. – Arkası sağlamdır onun.
Başrolü kapmış. – Yönetmenle yatmıştır.
Miss Turkey seçilmiş. – Organizatörle yatmıştır.
İşe girmiş. – Torpille girmiştir.
Kilo vermiş. – Midesine kelepçe taktırmıştır.
Sınıf birincisi olmuş. – Annesi okula bağış yapmıştır.
Yeni ev almış. – O kadar parayı nasıl biriktirmiş?
*
Nuri Bilge Ceylan‘ın İklimler filminde olduğu gibi başkalarının mutsuzluklarından mutlu oluyoruz.
Mutlu ve başarılı insana tahammülümüz yok.
Başarılı insan bünyede alerji yapıyor.
Ben mutlu ve başarılı olamıyorsam o da olmamalı.
*
Elalemin sanatçısı Oscar alır, diğer adaylar ayakta alkışlar.
Bizim kıytırık ödül törenlerimizde eğer sanatçı vb. ödülü kazanmamışsa törene bile katılmaz.
Bir Nobel ödüllü yazarımız var ama Nobel almasa daha iyiydi diyecek konumdayız.
Şu ya da bu yüzden kazandığı tartışılır ama sonuçta aldı mı aldı.
Neden yerden yere vuruyorsun arkadaş?
*
Hayaller ne kadar absürt gözükürse gözüksün onları küçümsemeyin.
Çevrenizdekilere köstek değil, destek olun.
En önemlisi, birilerine inat hep yüksekten uçun.

8 YORUMLAR

  1. O insanlara hayal hırsızları deniyor.
    Ailelerimiz belki de bizi korumak, sonradan büyük hayal kırıklıkları yaşamamızı önlemek adına öyle söylüyorlar; ama hata yapıyorlar. Önemli olan çocuğun gerçekleştirebileceği bir şeyle, imkansız arasındaki farkı ayırt edebilmesini sağlamak.

  2. Fesatlık işte. Ben başarılı olamıyorsam kimse olmasın psikolojisi. Neyse ki bunlara inat başarılı isimler çıkıyor da böyle haberlerle sevinen azınlık iyi hissediyor.

  3. Kompleksleriyle yaşayan bir ülkeyiz. Kendimizi birçok alanda "ezik" hissediyoruz. Bizler gerizekalı mıyız da bizden mucit çıkmaz deniyor!
    Bilime destek olma, kafası çalışan insanı da beyin göçüyle kaybet, sonra bizden çıkmaz de! Bir de sonradan sahip çıkma var ki bence bu kısmı da çok acıklı. Adam tüm eğitim hayatını Amerika`da okumuş, burs almış, bilimsel makaleler yayınlamış vs. sonradan kalkıp "Türk`ün Amerika`daki başarısı" diye manşet at!

  4. Derde derman bir yazı olmuş, muhteşem, bayıldım.
    Şu yazıyı çok seviyorum:

    Sen sen ol, Yaşamak için kalbi davul gibi çalmayanlardan uzak dur! Onlar sönmekte olan yıldızdırlar. Seni de kendileri gibi katlayıp kaydırmak isterler.
    Rugan gibi parlayan heveslerine toz misali yağarlar. Aşkı unutmuş birinin, adını tekrar etmeden duramadığın sevgiliyi anlamaması gibi, sıkılırlar tutkularından. Onlarınkiyse çoktan kurumuştur.
    Şikayet kutusunun başında otururlar. İnsan buldular mı, başlarlar dedikoduya, ispiyona. Onu buna, bunu ona.
    Başka ezberleri yoktur, hep başkaları. Başkaları başkaları başkaları. Başkalarının başarısı, spotu, varlığı. Kendi omuzlarından öteyi kaybetmiş gibi, karanlıkta asılı durur, çatlak seslerini verirler. Alma o sesi!
    Sen ol. Şu an burada, gözlerinde ışıltılarla geleceğe bakanlardan ol. Onlardan çok yok. Onların ritimleri bulaşıcı, renkleri sarı. Dudakları her an gülmeye mütemayil.
    Onların durakları kısa, yolları uzun. Ağızlarından dökülenler ilham. Varlıkları benzin. Hayat denince akıllarına gelen ilk kelime 'haydi!'. İmkansıza kör, içlerinde kor.
    Başkalarının işlerine güçlerine, neşelerine kaymaz gözleri, vakitleri yok. Önlerine bakıyorlar sürekli ki hızlanabilsinler. 'Yap, et, git, gör, al, ver, koş, sev'dir fiilleri; 'ben, sen, o, biz'dir özneleri; 'güzel, deli, cesur, aşık'tır sıfatları. 'Neden olmasın ki?'dir soruları. Ne güzel kurulur cümleleri.
    Sanki bangır bangır müzik çalıyormuş da sen oturuyormuşsun gibi, tutup dansa kaldırıverirler seni. Onlar gittikten sonra da pisttesindir artık. Tut o eli, al o ritmi!
    Birbirimize bağlı olduğumuzu unutmayalım. Hiçbirimiz boşlukta, her şeyden bağımsız uçabilir değiliz. Oturuyorsak, yanımızdaki oturup duruyor diye, ayakta duruyorsak sağımızdaki solumuzdaki omuzlar bizi tuttu diye.
    O halde sorarım, güm güm küt küt tak tak diyenler dururken, mıy mıy dır dır of uf diyenlerle olmak niye?!

  5. Hakan Günday bir kitabında söylüyordu, hangisi olduğunu hatırlayamadım şimdi ama sanırım Piç'ti, felaketler bizim değil başkasının başına geldiğinde üzülsek bile içten içe bir ferahlama hissederiz.Sanki olabilecek felaketlerin sayısı/miktarı bellidir de etrafımızda birine denk geldiğinde artık bizim başımıza gelme ihtimali azalmıştır. Filmdeki gibi.
    Bahsettiğin durum için de tam tersi geçerli bence. Birileri başardıkça diğerlerinin başarı şansı azalıyor sanki.

  6. Bana çok yakın ailelerden birinin 14 yaşındaki kızı gideceği liseyi seçme aşamasında düşünüyor "acaba geleceğime nasıl yön versem" diye.
    Aileden tek bir öneri geliyor : sağlık meslek lisesine git. Neden? Çünkü ailenin bir çok üyesi sağlık mesleği bitirip tanıdık vasıtasıyla bir yerlere kapağı atmış, şimdi de memur olma hayaliyle ömür tüketiyorlar. Fazlasını hedeflememiş, ne olmak istiyorum diye hiç sormamış.
    Fabrikasyon bir milletiz bu çok açık. Memur doğup, memur yaşayıp, memur ölüyoruz.

    O yüzden ne aklımız alıyor hayali memurluktan yükseğe çıkan birini ne de dediğini yapanın başarısına katlanabiliyor bastırılmış duygularımız.

    Kalemine sağlık.

  7. @Ponti Bu yazıyı Eylül'de yazmışım, ama kimsenin yorumuna cevap vermemişim. Kendimi çok ayıpladım. 🙂

    Çocukların çoğu zaten aile yönlendirmesiyle karar veriyor. "Sen ne istersin?" diye sadece sormuş olmak için soruyorlar. Memurluk da kötü değil tabii ama nereye kadar…

    Teşekkürler yorum için. 🙂

Benay Gavazoğlu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Please enter your comment!
Please enter your name here