İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 12. kez 28 Eylül-6 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Filmekimi‘ne 4 bilet aldım ancak sadece tek bir filme gidebildim.
Ben sanırım film festivallerine henüz hazır değilim. Bir günde iki, üç film seyrederim ama evden sinemaya aynı yolu iki, üç gün üst üste çekemem. Zor insanım. Bir başka konu ise; festival filmlerinde ara olmuyor. Aranın olmaması ise bana göre bir durum değil. Uzun filmlerde resmen fenalık geçiriyorum.
Sabahın 11’inde filme gitmek de bana göre değil, ayrıca evim uzak. 11’deki filme gidebilmek için evden 9’da çıkmam gerek. “Erken kalkarım ne olacak” diyerek iki filmi bu şekilde kaçırdım. Geç saate alsaydın demeyin, istediğim filmlerin saati uymuyordu.
Gidebildiğim tek filmde de salonun neredeyse yarısı boştu. İnsanlar benim gibi bilet alıp filmlere gitmiyorlar diye düşünüyorum. Çünkü günler öncesinden bilet alıp gitmek kültürümüzde yok. Birçok kişinin işi çıkmış ya da yetişememiştir kesin.
Bilet alıp da gidemediğim filmleri | Son Şans (The Congress), Gerçeğin Dansı (La Danza de La Realidad) ve Charlie Countryman’in Gerekli Ölümü (The Necessary Death of Charlie Countryman) | tekrar izleme şansı yakalarım umarım.
Her şeye rağmen, İstanbul Kültür Sanat Vakfı, Filmekimi ile birçok filmi yok paraya izleyici ile buluşturmasından ötürü takdiri hak ediyor.
Günahın Dokunuşu | A Touch of Sin
Işıklar söndü ve film başladı. Başladı ama… “Günahın Dokunuşu” filmi yerine çok görmek istediğim ancak bilet bulamadığım “Sefertası” başladı. Salon bir iki dakika tepki vermeyince içimden kimse konuşmasa da bu filmi izlesek diye geçirdim. Ancak biraz sonra kadının biri “Yanlış film, yanlış film” diye corlayınca bu nidayı alkışlar ve “Bravo size”ler takip etti. O anda kalkıp “Bu film daha güzel, bunu izleyelim ne olur yav” diye bağırasım geldi.
Filmin oyuncuları; Zhao Tao, Jiang Wu, Wang Baoqiang, Luo Lanshan, Zhang Jiayi, Li Meng. Evet, hepinizin yakından tanıdığınız isimler. O yüzden detaya girmiyorum.
Film 133 dakika sürüyor ama ara olmadığı için ben son 15 dakika kala dayanamayıp çıktım. Benden önce çıkan bir ton kişi vardı, yani tek armutspor ben değildim.
Filmi beğendim ama benim için fazla uzundu. Dört gerçek olayı anlatan film, üç olayla sınırlı kalsaymış daha iyi olurmuş. İzlerken bunlar gerçekten yaşanmış mı demekten kendinizi alamıyorsunuz. Çin’in soğuk yüzü insana feci çarpıyor. Ölüm sahnelerinden fazlasıyla etkilendim. Normalde kanlı sahneler pek bana göre değildir ama bu filmde iğreti durmuyordu. Çin‘e gitme hayallerimi ise film sonrası tekrar gözden geçirmeye karar verdim.
Çin‘in en başarılı yeni nesil sinemacılarından Jia Zhang-ke son filminde Çin’in Twitter‘ı sayılan Weibo‘da denk geldiği dört gerçek olayı ele alıyor. Filmin dört çaresiz anti-kahramanı, hayata sıkışmışlıklarını hızla, acımasızca ve şiddetle çözme yoluna gidiyor. Öfkeli bir maden işçisi kasabasındaki yolsuzluklara karşı isyan ediyor. Yılbaşı için memleketine dönen bir işçi silahtan medet umuyor. Saunada resepsiyonist olarak çalışan genç kadın zengin bir müşteriden şiddet görünce çok sert bir tepki gösteriyor. Genç bir fabrika işçisi daha iyi yaşam şartları peşinde bir işten diğerine geçiyor. Günümüz Çin’inin çağdaş bir portresi: şiddet ile aşınan bir ekonomi devi…
Filmin 2013 yılında Cannes Film Festivali En İyi Senaryo Ödülü‘nü aldığını da söylemeden geçmeyeyim.
Ben de bu filmi izlemedim. Hepsine gitmek zaten imkansız. En fazla 3 film izledim arka arkaya. Son Şans`ı bulursan kaçırma:) Gerçekten her yıl takip etmeye çalıştığım Filmekimi için İKSV`ye teşekkürler.