Ana sayfa Uncategorized Cep Telefonum Olmadan Beş Gün

Cep Telefonum Olmadan Beş Gün

566
12

Akıllı telefonlar artık elimiz, ayağımız gibi, onlar olmadan neredeyse tuvalete bile gidemiyoruz. Şarjı azalınca bile bizi deliye döndürmeye yeten bu akıllı cihazdan yaklaşık olarak 15 gündür ayrı yaşadım ama buraya ve başlığa 5 gün yazma sebebim, beşinci günden sonra günlerin birbirini tekrar etmesi. Sonuçta gördüm ki, cep telefonsuz yaşamak zor ama imkansız değil.

Cep telefonumla beni ayıran şey bozulan şarj kablom oldu. Benim bu bozulan üçüncü şarj kablom. Geriye kalanlardan koleksiyon yapmayı düşünüyorum. Bozulduğunu fark ettiğim ilk gün (yeni yılın ilk günleri), her zamanki gibi paniklemeye başladım tabii. Aslında ilk kez bozulmadığından ve daha önce de başıma geldiğinden, durumu ilk seferkinden biraz daha soğukkanlılıkla karşıladım diyebilirim. Ama yine de, “Sen de mi beni bırakıp gidecektin?” demeden edemiyor insan.

Bozulan şarj kablosunun yenisini gidip hemen almayayım, telefon da bu sürede biraz dinlenir (yorulmuş yazık), ben de bunu kişisel bir deneye dönüştürürüm diye düşündüm. Bakalım “Cep Telefonum Olmadan Beş Gün” nasıl geçmiş.  Bu arada buraya kadar okurken ben telefonsuz yapabilir miyim acaba diye düşünüp, hafiften de olsa panik olduysanız onun da bir adı var: Nomofobi. Yani telefonsuz kalma korkusu.

Nomofobi (Nomophobia) Nedir?

Fobiyi biliyorsunuz zaten, bir yerde “fobi (phobia)” varsa orada korku var demektir. “Nomo” kısmı ise İngilizce “no mobile” yani “telefon yok, kalmadı, gitti, öldü ablacım senin telefon”un birleşiminden meydana gelmekte. İşte nomofobi de telefonu olmama, telefonsuz kalma, cep telefonunu kaybetme korkusuna verilen ad.

Cep telefonu kullananlarının yarısından fazlası bu nomofobi illetinden muzdarip. Hatta öyle ki, bu korkunun kişilerde bulantı, titreme, panik atak gibi fiziksel yan etkileri bile görülebiliyormuş.

1. Gün: Şarjım azalıyor

“Orijinal kablo mu alsam, yok ona o kadar para verilir mi, sahte alsam biliyorum yine bozulacak” diye düşünürken baktım şarjım gözümün önünde eriyor. Bir yavaş, daha karpuz keseceğdik! Goodreads‘ten arkadaş olanların bildirimleri bir yandan, Instagram beğeni bildirimleri diğer yandan gelirken benim kafamda telefonu uçak moduna alıp yavaşça ölüşünü seyretmek ya da hunharca uygulamalardaki son paylaşılanlara bakıp şarjı vurdumduymazca harcamak var. İkincisini tercih edip Instagram‘a giriyorum ve paylaşılan fotoğrafları beğeniyorum. Twitter‘da takılıyorum, gelen e-postalara bakıyorum ve en sonunda şarjı çiğnemeden tek seferde yutan Snapchat‘e girip, milletin attığı snaplere bakıyorum ve ölen kablomu paylaşıyorum. “Merhumu nasıl bilirdiniz!”


Sonra, aklımdaki ilk fikir olan uçak moduna alıp şarjının bitmesini beklerken, ara ara açıp yüzde kaç kalmış diye bakmayı da ihmal etmiyorum. Tabii bu arada şarj kablosunu takıp çıkartıp bir umut hayata döner belki diye de umut etmeyi de bırakmıyorum.

Şimdi ne olacak?

Telefon artık yok. Var da yok. Ya biri beni arar da ulaşamazsa… “Güven bey, üç gündür Obama Bey size çok önemli bir iş için ulaşmaya çalışıyordu ama siz cevap vermeyince başkasında karar kıldık.” Obama Bey ne yahu! Zaten, ben milleti aramadığım için, onlar da beni aramadığından aranıp da ulaşılamama sorunum yok ama sosyal medya ne olacak?

Allah’tan iPad‘im var, laptop var ama telefonun yerini tutar mı hiç… Snap atmak istiyorum atamıyorum, Whatsapp‘tan biri bir şey dese ruhum duymaz; en önemlisi ise fotoğraf çekemiyorum!

Telefon olmayınca bizimkilerin yanında daha fazla takılmaya başlıyorum. İlk günden ailemle yakınlaştım iyi mi? Biraz sohbet etmeye çalışsam da onların telefonları çalıştığından pek oralı olmuyorlar. Ben konuşurken annem Facebook‘tan milletin fotoğraflarına yorum yapıyor, babam da haber videolarını izlemekle meşgul. Kardeşimse oyun peşinde.

Kaç gündür kitapları elime almamıştım, biraz kitap okuyorum. Kafayı meşgul eden bir şey olmayınca kitapları okumak da daha zevkliymiş. Diğer türlü, kitap okurken telefonu yanıma koyar her bildirimde bakıp dikkatimi dağıtırdım. Ne büyük salaklık!

Yatmadan telefondan müzik dinlerdim. Bu kez iPad’den dinliyorum ama telefonla dinlediğimden daha az sürüyor bu durum. Saat daha 23:30 ve benim uykum geliyor. Gecelere akan Güven nerede?

2. Gün: Alarm mı, o da ne? Saat kaç?

Sabah alarm çalmadan kalktım çünkü telefon yok. Saat kaç diye bakacağım, yine telefon yok. Alarm kurduğumda alarmı kapatır geri yatardım ve bayağı geç kalkardım, şimdi alarm yok ve kendiliğimden normalin fazlasıyla üzerinde erken kalktım. Yataktan kalkmadan en az yarım saat sosyal medyada takılırdım, şimdi direkt kalkıp kahvaltı yaptım.

Gariptir ki telefon varken benim başım ağrıyormuş da haberim yokmuş. Kafamın içi tatile çıkmış gibi rahat. Gözlerimdeki yanma da ciddi oranda azaldı.

Instagram‘da neler oluyor acaba? iPad’de, diğer blog’um olan Ben Ölmeden Kitap‘ın hesabı var. Ondan çıkış yapıp kendi Instagram hesabımı açmadım; insanların paylaştığı fotoğrafları laptop’tan beğeniyorum ve bu durum fazlasıyla boktan. Bilgisayardan bakınca çekilen fotoğraflar daha mı iğrenç gözüküyor nedir, hiçbirini beğenesim gelmiyor nedense.

iPad’de güzel uygulamalar varmış, unutmuşum gitmiş. Yabancı dil uygulamalarında takılıp, Çince, İspanyolca ve İngilizce yeni kelimeler öğreniyorum. Periyodik tabloyu inceliyorum, hızlı okuma uygulamasında alıştırma yapıp okuma hızımı birazcık daha arttırıyorum.

3. Gün: Whatsapp neydi? Whatsapp emekti…

Üç gündür evde olduğumdan şimdilik sorun yok gibi. Telefon masanın üzerinde duruyor. Yavaştan unutmaya bile başladım. Sadece kardeşime Whatsapp‘tan bir şey yazmam gerekti yazamadım, o zaman aklıma geldi. Tabii internete hâlâ erişimimin olması da telefonsuz kalmaya dayanmamın önünde büyük bir artı.

İşin acıklı yanı, bu yazıyı yazarken, yazı için fotoğraf çekip koyamadım ya da Instagram‘a koymak için aklımda olan fotoğrafları çekemedim ona yanıyorum. Beni özledin mi VSCOcam? Acaba şimdiye kadar kaç takipçi kaybettim. Aman, giderlerse gitsinler; gidene kal demem, gelene git demem.

Telefonum yok ama tamamen teknolojik aletlerden kopmak ne mümkün? Laptop ve iPad yine her zaman elimin altında ama daha yararlı işler için kullanmaya başladım (sanırsın vakıf açtı).

Snapchat’e neler koymuşlar diye meraktan çatlamak üzereyim ama bu merak yavaş yavaş yerine “Bana ne bunlardan!”a dönüşmeye başlıyor.

Vine nasıl büyük bir zaman kaybıymış onu anladım. İlk işim onu silmek olacak.

Bu arada deneyin üçüncü gününde üç kere elektrikler kesildi. Bu bir mesaj mı yoksa?

4. Gün: Selfie çekmek ya da çekememek…

Sabah yine alarmsız kalktım. Daha doğrusu 6’da kalktım ama “Güven manyak mısın, geri yat” diye kendime şaşırarak tekrar uykuya daldım.

Instagram’dan uzak kalınca Twitter‘a sardım sanırım, çıkamıyorum bir türlü.

Blog’a yazmak için aklıma bir ton fikir geliyor ama üşenip yazmıyorum.

Fazlasıyla kendini beğenmiş bir insan olduğumdan zırt pırt aynaya bakarım. Arada sırada da selfie çekiyorum. Hani çirkinsinizdir ama kendinizi güzel hissettiğiniz bir an vardır ya işte o anda fotoğrafınızı çekmek istersiniz. İşte dün yine o anlardan biriydi ama telefonum yoktu. iPad de istediğim gibi çekmediğinden çekemedim. Güzelliğime dalıp gittim öyle… “Ne Pamuk Prenses mi? O da kim? Kimsin sen? Hangi hükümet koruyor seni?”


5. Gün: Yağmasa da gürlüyor…

Beşinci günde bir mucize! Bozuk olan şarj kablom yağmasa da gürlüyor, yani şarj etmiyor gözüküyor ama milyon yıl geçince yüzde 1 de olsa şarjını arttırmayı başarıyor. Tabii uçak modundayken…

Saat başı yanına gidip yüzde kaç dolmuş diye bakıyorum. Yüzde 5 artınca hemen sosyal medyaya girip kontrol ediyorum. Aynı işlemi iPad ve laptop’tan yapabilme ihtimalim olmasına rağmen telefondan bakmak başka bir duygu, bildiğiniz bağımlılık. Ulan aynısı diğer tarafta da var, AYNISI!

Sonuçta, cep telefonum olmadan beş gün bu şekilde geçiyor. Beşinci günden sonra diğer günler beşinci günün tekrarı niteliğinde ilerlemeye devam ediyor. Ancak “on beş günün” sonunda dayanamayıp D&R‘ın internet sitesinden TTEC marka, Apple lisanslı mavi bir şarj kablosu alıyorum. Şimdilik sorun yok, tavsiye ederim size de.

Bir dahaki sefere laptop, iPad, cep telefonu her şeyi bir yana koyup “internetsiz bir hafta” yaşamayı deneyeceğim bakalım neler olacak?

12 YORUMLAR

  1. Gecen yil benim de telefonumun tamirde kalamasi gerekti sanirim 1 hafta civarinda. Tuhaftir ki aslinda telefona ihtiyac duymuyor insan sosyal medyaya ihtiyac duyuyor, o zaman anladim.
    Bak sende de oyle olmus:)

  2. Benim de yapma niyetim var ama kopamıyorum yahu! Arada sıkılıp Instagram`dan kopuyorum, 3-5 gün, o bile iyi geliyor. Vine hiç kullanmadım, istemiyorum da. Snapchat de öyle. Instagram, Twitter, blog ve Facebook yetiyor da artıyor. Yeteri kadar bağımlılık!
    Whatsapp kullanıyorum ama gıcık oluyorum aynı zamanda. Mecburi üyesi olduğum gruplar daraltıyor orda da. Hele hele bayram, kandil, yılbaşı falan en gıcık olduğum zamanlar. Okumuyorum, zaten tüm uyarılar da kapalı.

    Özetle; iyi yapmışsın. Doğruya doğru, bazı uygulamalar çok vakit kaybı ve yorucu. Kafa hep meşgul, gözler yorgun sonuçta. Benim de hedefim tamamen kopmak değil ama daha verimli kullanabilmek.

    • Instagram'dan ben de koptum gibi. Normalde günde 2-3 paylaşıyordum önceden. Snapchat kullanmıyorum da ama fena dadandım. 😀 Whatsapp yüzünden birçok arkadaşımla kavgalıyım, görüp de niye cevap vermedin diye. asjfkaljfklsajf 😀
      Verimli kullanmak benim açımdan pek mümkün değil, olmuyor… 🙁

  3. 2 yıl telefonsuz yaşamış biri olarak, sosyal medyasız çok rahat yaşadığımı biliyorum. Telefon elimin altında olunca bağımlı gibi sürekli instagram ve twitterda geziniyorum ama o da alışkanlıktan. Yani bakma ihtiyacı duyduğumda değil, telefonu elime aldığımda direk elim o uygulamalara gidiyor. Telefona ihtiyaç duyma sebebim tamamen amacına uygun olarak arkadaşlarımla iletişim halinde olmam. Yalnız, telefon ve internet olmadığı zaman çok iyi kitap okunuyor, en güzel yanı o sanırım. 🙂

    • vuu o ne öyle yahu. 😀 İnternetsiz ve telefonsuz yapamam diye düşünüyorum. Ama olmayınca da insan zamanla alışıyor gibi. Dediğin gibi yokken kitap okumayı arttırıp yavaş yavaş kopmaya başlamıştım. Ama bir ton blog açtım, instagram hesapları vs. ister istemez girmek zorundayım. 😛

  4. Büyük başarı Güvencim. Çok iyi yapmışsın. Daha önce bir kaç kez detoks gibi yapmıştım bunu. Şöyle bir artısı oldu bende, daha seçici oldum. Daha az,kaliteli ve işime yarayacak şeylere odaklandığımı fark ettim bu detokslardan sonra. Zaten seçiciydim ama daha bir eleme yaptım. Çünkü fark ettim ki bu sürede, ota çöpe her şeye bakıyormuşum ve beynim çöplüğe dönüyormuş.. Sevgiler 🙂

    • Benim için evet. :)) Doğru detoks etkisi yaratıyor, keşke daha da uzaklaşsam ama bir ton sosyal medya hesabım özler beni sonra. Yine de bir nebze olsun araya mesafe koydum. 😀

  5. Abi ben 13 yaşındayım. Herşey annemin hattının kırılmasıyla ve telefonunu bana vermesiyle başladı… sdjffdfj keşke vermeseydi bağımlısı oldum gerçekten. Gözlerimde yorgun oluyor. Bende deneyeceğim bunları. İnsanın telefonu olunca kitaplardan ayrı kalıyor. Eskiden kitap kurduydum mesela.
    Bu arada blogunu çok seviyorum selamlar 🙂

  6. "iPad de istediğim gibi çekmediğinden çekemedim. Güzelliğime dalıp gittim öyle…" kısmına kadar her şey beklediğim gibi giderken orda durup 1-2 dakika güldüm, eğlenceli bir yazıydı, teşekkürler 🙂

Keşke Gerçek Olsa için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Please enter your comment!
Please enter your name here