Çengelköy Börekçisi ve Tarihi Çınaraltı

Börek denilince benim için akan sular duruyor. En sevdiğim olan su böreğinden bir tepsi olsa, hepsini tek başıma mideye indirip, gram kilo almayacak bir bünyeye sahibim. Aslında patatesli böreğe de hayır demem. Ispanaklı olursa parmakları da yerim. Sonuçta, anlayacağınız börek seviyorum. O gün yolumuz Çengelköy Börekçisi‘ne düşünce benden mutlusu yoktu. İlk geldiğimizde aç değildik ama bu sefer kurt gibi açız.

Çengelköy Börekçisi diyoruz ama aslında ilk üretim merkezi Çamlıca‘da kurulmuş. Şubelerden birini Çengelköy‘de açtıktan ve yoğun ilgiyle karşılaştıktan sonra üretim merkezini Çengelköy’e taşımışlar ve isimleri böylelikle Çengelköy Börekçisi olarak kalmış. İstanbul‘un çeşitli semtlerinde  de toplam 111 şubeleri bulunmakta.

Kapıda her daim kuyruk görmek mümkün. Yani insanın börek almayacağı varsa da nesi meşhurmuş bunun ki bu kadar insan bekliyor diyerek alası gelir. Allah’tan çalışanlar pire gibi de sıra hızlı ilerliyor. Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi‘nin dibinde yer aldığından mıdır, yoksa burası ana şube olduğundan mıdır bilinmez en kalabalık yer burası. Yoksa iki adım öteye gidince aynı börekçinin başka bir şubesi daha var ve kapıda da kuyruk falan yok.

Çengelköy Börekçisi‘ndeki böreklerin fotoğrafları aşağıda ama ben biraz lezzetinden bahsedeyim. Biz 5 çeşit (cevizli, ıspanaklı, Kürt…) aldık, hepsinden de tatma fırsatı buldum ve şunu söyleyebilirim ki; abartmaya gerek yok. Çok da kötülemek istemem tabii ama lezzeti beklediğimin altındaydı. Ayılıp bayıla yiyenler bana kızmakta ve sen ne anlarsın demekte serbestler. Börek fiyatları nasıl diye sorarsanız eğer; annem 5 çeşit, birer porsiyon böreğe 26 TL ödemiş. http://www.cengelkoyborekcisi.com/

Börekleri alıp çayla beraber mideye indireceğimiz Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi’ne gitmeye geldi sıra. Kapıda beklediğimizi gören teyzem “Niye gidip yer kapmadınız?” diye bizi tatlı bir şekilde paraladı. Ben kim, yer kapmak kim. Girişkenlik bünyemde yok ne yazık ki. Ama gittiğimizde annem ve teyzemin avını bekleyen avcılar gibi masaların başında dolanıp sonunda denize oldukça yakın bir yerde masa bulması konusunda şaşkınlığımı gizleyemedim. Ben yalnız gitsem arkalarda bir yere çoktan oturmuştum bile. İlk geldiğimizde kalabalıktan, bir de zaman darlığından oturmamıştık ama şimdi ilk geldiğimize göre iki kat kalabalık olsa da amacımız oturmak.

Yiyecek getirmek serbest!

Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi‘nin belki de en güzel yanı dışarıdan yiyecek getirmenin serbest olması. Yanlış duymadınız; elinizde istediğiniz yiyeceği getirin, kimseler bir şey demiyor. Zaten yiyecek getirmek serbest diye duvarda da yazmakta. Tek bir şey getirmek yasak, o da içecek. 

Dışarıdan yiyecek getirmek serbest dedim ama etrafımızdaki masaları incelememiz sonucu yiyecek dışında diğer şeylerin de getirildiğine şahit olduk. Masa örtüsü, tabak, çatal, bıçak… Yani ortamda tam bir piknik havası hakimdi. Bir dahaki sefere kafaya koyduk, biz de hazırlıklı geleceğiz.

Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi hakkında önce şunu söyleyeyim; sakın ola ki Pazar günü gitmeye kalkmayın. Zira kalabalık çekilir şey değil. Kalabalıktan mıdır nedir, bana boş bulunan her noktaya masa konulmuş gibi geldi. Oturunca yanındaki masada oturanla sandalyeleriniz sırt sırta değiyor düşünün. Mekanın bir de kapalı bölümü var. Kış aylarında da güzel bir uğrak yeri olabilir düşüncesindeyim. İki çay getirir misin gibi bir durum söz konusu değil. Garsonlar tepsilerde çayları dolaştırıyorlar, siz de istediğiniz kadar alıyorsunuz. Manzarası oldukça güzel ama kalabalıktan pek onun da tadını çıkaramadık. Fiyatları merak ederseniz eğer birkaç örnek vereyim: Küçük çay 2 TL, büyük çay 3.5 TL, Türk kahvesi 5 TL. Ek bilgi: Kredi kartı geçmiyor. Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi‘nin menüsü, fotoğrafları için: http://www.cengelkoycinaralti.com/