Ana sayfa Uncategorized Büyükada’ya Gittim

Büyükada’ya Gittim

296
13
Teyzemin evinden Prens Adaları…

Normalde Anadolu Yakası‘na çok sık geçmiyorum, bu nedenle “karşı” bilgim sıfıra yakındır. En bilinen yer olan Kadıköy’de bir yeri sorsanız orayı bile bilemem misal, o denli karşı cahiliyim. Ancak teyzemlerin Dragos’ta oturması dolayısıyla ara sıra gidip geliyorum. Her gidişimde de ne kadar uzak arkadaş diyorum kendi kendime. Millet her gün işe gidip geliyor gıkı çıkmıyor. Benim uzak algım da biraz değişik sanırım.

Ölmeden Önce Yapılacaklar‘a hız vermenin zamanı geldi de geçiyordu. Geçen gün gittiğim teyzem de Büyükada‘ya gidelim deyince benim için biçilmiş kaftan oldu.

Kartal‘dan vapurla 25 dakikada Büyükada‘ya ulaştık. (Diğer ulaşım seferleri için bkz.)


Bunca zaman neden gitmemişim pes doğrusu.

Siz de “Yakın nasıl olsa, gideriz bir gün” demeyin, çıkın çıkın gidin.

Vapurdan inmeden önce göreceğiniz ilk şey, gözünüze sokar gibi Ak Parti Adalar İlçe Başkanlığı tabelası (yorum yok).


İndikten sonra ise sizi kuru bir kalabalık karşılayacak. Kalabalıktan da oldum olası hazzetmem. Hafta içi ve geç gitmemize rağmen ada kalabalıktı. Bundan Arapların da payı büyük tabii. Her 10 faytonun 9’unda onlar vardı. Yemek yediğimiz Sultanahmet Köftecisi‘nin menülerinde de ilk sırada Arapça yer alıyordu.


Ne yalan söyleyeyim bu kalabalık yüzünden ilk bakışta Büyükada‘yı sevemedim. Bütün kalabalık Büyükada meydanda ve deniz kenarında toplanmıştı. Ancak yukarılara çıktıkça ilgim ve beğenim de aynı oranda arttı.

Büyükada öyle bir yer ki, “İstanbul”a bu kadar yakın olmasına rağmen insanda Antalya‘ya ya da Ege‘ye gelmiş hissi uyandırıyor.


Büyükada’ya gelip Aya Yorgi Kilisesine çıkmadan olmaz. Teyzem zavallım benden önce 1500 kez çıkmasına rağmen ilk kez gittiğimden benimle de çıktı. Geç saatte gittiğimizden hava çok sıcak değildi ve kimsecikler yoktu. Baştan söylemiş olayım çıkmak o kadar da kolay değil. Ancak çıktıktan sonra buna değermiş diyorsunuz. Yukarıda muhteşem bir manzara sizi bekliyor olacak.

Aya Yorgi Kilisesi‘ni ise daha şatafatlı hayal etmiştim. Oldukça sade bir yapıyla karşılaştım. Geç gittiğimizden içeri giremedik.

Çıkmadan önce ya da indikten sonra manzaraya karşı Lunapark Cafe‘de bir elmalı çay içmeyi unutmayın derim.


Ölmeden Önce Yapılacaklar listemde Büyükada’da bisiklete binmek diye bir madde var ama bu maddeyi oraya gitmeden yazdığım için maddeyi Büyükada’ya gitmek olarak değiştiriyorum. Zira adayı gezerken bile içimden hiç bisiklete binmek gelmedi. Neden mi? Çünkü gördüğüm kadarıyla adada bisiklete binmek zulüm (benim bakış açımla). Dümdüz Hollanda’da bisiklete bindikten sonra bana Büyükada bile yokuş geldi. Bir de her yer faytonla dolu olunca ben faytonlara dikkat kesilmekten bisiklete binemezdim kesin.

Bisiklete binemem dedim ama yollarda yürümek bile bir o kadar zor. Yürürken bir gözünüzün sürekli arkada olması lazım. Zira faytonlar vızır vızır geçiyor. Hâl  böyle olunca evlere mi, doğaya mı bakayım, yoksa kendimi mi koruyayım diye düşünmekten adanın tadını tam alamıyorsunuz.


Ve Büyükada evleri…

Faytonlar olmasa emekliliğimde (hatta şimdi bile) büyük bir keyifle burada yaşayabileceğimi düşünüyorum. O evler neydi öyle… Ev değil şato mübarek.

Her birinin kapısına büyükçe bir nazar boncuğu asılması gerek. Zira her geçenin gözü kalıyordu ve o gözler birleşirse ev bile yıkar maazallah.

Gün sonunda ise iyi yorulduk ama değdi.

Büyükada’dan akşam olduktan sonra daha çok keyif alınacağını düşüyorum. Çünkü o zaman adanın nüfusu azalıyor, atlar dinleniyor ve geriye sadece adanın sesini dinlemek kalıyor.

13 YORUMLAR

  1. Teyzene hürmetler, ne güzel seninle gezmiş.
    Çok kişiden dinledim, okudum ama gitmedim.
    Aya Yorgi Kilisesi`ne çıkmak neden zor? Çok mu dik?
    Bir de şu elmalı çay olayına takarım genelde. Turistlere neden elmalı çay sunarlar ve "Türkler elma çayı içer" düşüncesini neden yaymışlar oldum olası merak ederim. (sana bir şey yok, afiyet olsun) Evde kim elma çayı içiyorsa çıksın ortaya:)) Almanya`da çok iyi bilinen bir çay markası var. Sallama çay sektörünün lideri diyelim:) Son birkaç yıldır raflarda "Türk Elma Çayı" da satıyor!
    Neyse fotoğraflar harika, gitmek istiyor insan:)

  2. @Semi M.Eller Evet gezdirdi beni sağ olsun. :))
    Dik bir yokuş var, sıcak da eklenince insan yoruluyor. Bir de biz oraya kadar da faytona binmeyip yürüdük.
    Yok normalde ben çay sevmem ve nadir içerim. Teyzem buranın elma çayı güzel içelim dedi diye içtim. Yoksa son tercihimdir çay. 🙂 teyzem gibi vardır herhalde başkaları. 😀
    Ben ancak gidebildim, gidersiniz siz de acelesi yok demiyorum, çıkın çıkın gidin diyorum. ;)))

  3. stanbul'da gezzdğim son yerlerden bir tanesiydi. Kesinlikle çok güzel. Ama olumsuz yanları yok değil.
    1. Bisiklet konusundaki fikrine katılıyorum. Bisiklet yerine faytonu tercih ederim.
    2. Evler mükemmel. Gerçekten şato gibi. Ama bir zamandan sonra arkadaş ben buraya ne için geldim? Evlere bakmak için mi? Adamların özel mülkiyeti. Ağzımın suyu akna kadar bakmayı kendime yakıştıramadım.

    Sadece fayton keyfi için bile gidilebilir.. 🙂

  4. @Biri Yokmu Zaten pencerede, balkonda biri varsa kafamı çeviriyordum hemen. 🙂 Evet özel mülkiyet ama güzele bakmak sevaptır. 😀 Gittiğimde faytona binmedim ama ikinci kez gidersem mutlaka bineceğim. :))

  5. Ben büyükadayı çok severim, eylül gibi gideceğim :)en güzeli de bisiklete binmek, ve yokuş aşağı inmek 🙂 gerçekten muhteşem.
    ada sokaklarında kaybolacaksın 🙂 aya yorgi tepesinin manzarasına hayranım.

  6. Cok güzel fotograflar. Zaten instagramdan takip ediyorum. Bir sorum olacakti. Instagram fotograflarini buraya nasil ekliyorsun? Yani Altinda comment ve kalp cikmis fotograflarin, nasil yaptin? Widget mi kullaniyorsun?

benolmeden için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Please enter your comment!
Please enter your name here