Dün bütün gün dışardaydım, akşam da Antalya’dan halam ve kuzenimin tatlı kızı Eylül geldiler, çok da yorgundum. O yüzden yazamadım bugün yazıyorum.
(Uzun bir posttur, sonuna kadar okuyun incileriniz dökülmez merak etmeyin)
* Sabahın köründe hortladım. 7′de kalkılır mı arkadaş! Neyse ki uykumu almıştım. Geç yatıp erken kalktığım zaman, geç kalkmama göre daha dinç oluyorum. Uzmanlar bu durumu araştırsın bir zahmet.
* Sabah trafiğine yakalanmamak için Bahçeköy yolu ve bilimum engebeli yollardan gittik ve her zamanki gibi midem bulandı. Araba tutuyor beni ne yapayım nan! Yolların bol virajlı olması ve babamın jeep’i rally yapar gibi kullanması da bu duruma tuz biber ekti. Hemen “Ooo jeep mip ne iş, havanı da attın laf arasında çakaaall” demeyin. Zira hızlı giden bir jeepin içindeki insan Roller Coaster‘a binmiş gibi oluyor.
* İlk iş Maslak’tan metroyla, internet şubesine başvurmak için Şişli’deki Halkbank‘a gittim. İlk gitmemde adam bana “Kendi şubenize başvurmanız lazım, buradan yapamıyoruz” dediği zaman ağzımı açıp iki çift laf edememiştim. Bu sefer “Ben Göktürk’te oturuyorum, internet şubesi için Göztepe’ye mi gitmem gerek arkadaş! Sen git müdürün gelsin.” şeklinde bir atar yapınca, karşımdaki kız durumu izah etmek için şekilden şekile girdi. Dedim “Kısa kes Aydın havası olsun. İstemez internet şubesi falan.”
* Oradan çıkıp yüksek lisans başvurusu için gerekli belgeleri notere onaylatmaya gittim ve gittikten sonra noter olmaya karar verdim. Arkadaş, üç belge için 124 TL verdim. Çöşünüz bir zahmet. Niye bu kadar pahalı anlayamadım. Adam beni zengin mi gördü nedir? IELTS Dil Belgesinin tercüme edilmesi gerekiyormuş. Dedim “Ne gerek var yazıyor işte sınav tarihi, notum vs.” Yok illa tercüme edilecek. Tercüme 20 TL, noter onay 54 TL oldu mu sana bir belge 74 TL. Sınava yeniden gir daha iyi. ALES ve Geçici mezuniyet belgesi onayı da 50 TL. Bunları böyle yazınca aynı Bugün Ne Giysem‘deki gibi oldu. “Ayakkabı 40 TL Aaaa! Elbise 120 TL Oooo!”
* Noter sonrası metroyla önce Taksim, sonra fünikülerle Kabataş‘a gittim. Hava güzeldi, dedim yürüyeyim okula. Etraf bir ton turist dolmuş. Sevmiyorum ben turist murist. Bağıra bağıra kendi dillerinde anırmalar, taşkınlıklar vs. Burası Türkiye arkadaşım, yok öyle! 12.15‘te vardım ama 13.00′te açılıyormuş Enstitü. Bekledim verdim evrakları. Ben iki tane tercih yapmıştım. Kadın belgeleri görünce “Ama bunlar tek kopya!” dedi. Meğer iki tercih olunca aynılarından birer tane daha olması gerekiyormuş. Dedim “Tek tercih yeter çiz üstünü diğerinin.” Bu arada rakiplerimi de göz ucuyla süzmeyi ihmal etmedim.
* Sıra geldi günün en can alıcı noktasına. Yürümeye alışkın olan ben ne yaptım, Yeniköy‘deki askerlik şubesine gidecektim ve bunun için Ortaköy’den Yeniköy‘e kadar bu havada yürümeye karar verdim. Git git yol bitmedi arkadaş. 3 şişe su bitirdim yolda. Sanırsın Survivor ödül oyunu! Sakıp Sabancı Müzesi‘nin kapısında Rembrandt ve Çağdaşları Sergisi afişi, müzenin karşısında da ‘a.m.k., o.ç.’ vb. nidalarla denize atlayan bir çocuk güruhu. “What a city!” demekten kendimi alamadım.
* Yürüyüşüm İstinye‘de son buldu. Zira oraya kadar dayanabildim. Oradan minibüsle İstinyePark‘a annemin yanına geldim. O yorgunluğa bir de mağaza gezdik. Alışveriş her zaman en iyi enerji içeceğidir derler. Demezler ama ben dedim oldu. Önce H&M‘e girdik. Güzel şeyler vardı ama bir şey almadım. Zira boş yere para harcamayan biriyimdir. Kadın reyonunda gezerken annemle benim aramda geçen diyalog: (B:Ben, A:Annem) B:“Anne bak bu güzelmiş” A:”Hıı evet” B:”Anne bak bu da güzel” A:”Evet bence de” B:”Bu tam senlik” A:”Cidden güzel” B:”Adamı fıtık etme de denesene şunlardan birini nannn!”
* Akşam kardeşim geldi yemek yedik sonra onu yüzmeye götürdük. Yüzme sonrası babam bizi de aldı eve geldik. Gece de halam ve kuzenimin kızı Eylül Antalya’dan bize geldi. Gün sonundan bana kalan ise su toplamış ayaklar ve her yeri ağrıyan bir vücut oldu.
Sıcakta eceline susamış olmalısın! 😀
Bir de şu yüksek lisans ve yurt dışı lisans belgelerinin onaylatılması için alınan paralara lanet okuyorum. Sırf bu yüzden geçen yıl başvuru yapamamıştım.
GS için olmasa vermezdim zaten. :))
What a day! demek istiyorum ben de! 😉
Her day'im başka bir olay. :))
Yerlere bakıyorum.. Aaa incilerim dökülmemiş. 😀
İlk evvela demeliyim ki, o geç yatıp, sabahın kör saatinde gözlerin pöt diye açılması yani özetle uykunun kaçması banada oluyor. Dediğin gibi daha dinç oluyor insan. Cevap gelirse banada bilgi verin emi. 🙂
Noter olayında haklısınız, adamların ardında devlet var itiraz edemiyorlar. Ama gitsin muhtara, orda eder itirazı, hatta parasını bile vermez yok diye. Noterde bir polis görmek isterim, o parayı verirken. Aradaki farkı sorarsanız, muhtar makbuz vermiyor. 😀
İyice dinlenmişsinizdir umarım, iyi günler.. (:
Cevap gelirse bilgilendireceğim söz. 🙂
Noterlik işini tam çözemedim, araştırmaya devam ediyorum. :))
Dinlemedim bugün de gezmedeydim. :))
Size de iyi günler..
çok yorucu bir gün olmuş gerçekten. ama istanbulda yaşamak başlı başına yorucu bence. kalabalık, gidenler-gelenler, gürültü, tamam istanbul ama her daim içinde olmak istemem…
İstanbul üç şehir büyüklüğünde mega bir köy ve biz de o köyün içinde yaşayan köyün delileriyiz. :))
Ya bende İstanbul'da olmak istiyorummm!!!!!!!!!!!!!!!
Gelin bekleriz… :))
Temmuz gibi gelmeyi düşünüyorum
bazen ben de kendime bu türden işkenceler yapıyorum..hakediyoruz :DD UYRGZR-.-
Sadist miyiz neyiz? :DDD
Bir de bardağın dolu tarafına bakalım 🙂 ufak bir istanbul turu olmuş 😉
Bardaktaki su da buhar oldu kalmadı. :)) İstanbul'un turu batsın. 😀
İnan İstanbul'dan uzun süre ayrı kalsan sen de aynısını düşünürdün 🙂
O da dogru istanbul özlemi bir baska..
İlk maddeyi sık sık yaşadığım için bir ara araştırmıştım ve zaten bunun bilimsel bir açıklaması olduğunu görmüştüm. REM uykusu mu diyorlardı bir şeydi tam hatırlayamadım. Bir de yorulan vücut ve beyin kısa süreli uykularda kendini toparlamaya programlıymış. Daldığı anda uykunun en derin ve sağlıklı evresine geçermiş direk.
Fakat mesela masa başı çalışan birinin ihtiyacı olmadığı halde 8 saat uyuması o uykunun bölünerek gerçekleşmesi anlamına geliyor.Yani bu da sabah yorgun kalkması demek. Bu yüzden canımız çıkmışken daldığımız 20 dakika bize 8 saat gibi geliyor.
Yazının geri kalanı için ise istanbulun karmaşasını özledim diyebiliyorum sadece 🙂
Leonardo Da Vinci de bildiğime göre 20 dk. uyur geri kalkarmış demek ki adam kaç sene önceden işin yolunu keşfetmiş. :)) Çok teşekkürler bilgi için. Bunu biliyordum ama bu kadar detaylı olarak değil. ;))
İstanbul özlenmez mi hiç! :))