Ana sayfa Yazılar Anne Ben Melankolik Oldum

Anne Ben Melankolik Oldum

458
10

“Anne ben melankolik oldum” aslında yanlış bir cümle. Ben hep melankolikmişim de haberim yokmuş. Bakın ben nasıl bir insanmışım:

“kendisini de çevresini de yoran insan, her şeyde bir olumsuzluk bulmayı başaran, nadiren bir şeyleri olumlu bulsa da her an tüketebilme kapasitesi olan, hayatı kendine olduğu kadar diğerlerine de çekilmez hale getiren, çoğu zaman bunun farkında olan ama elinden bir türlü bir şey gelmeyen insandır.” Kaynak

Melankoli, hüzünlü olma mutluluğudur

Victor Hugo, “Melankoli, hüzünlü olma mutluluğudur,” demiş. Ne kadar da doğru.
Melankoli filmindeki Justin (Kirsten Dunst) gibiyim. Dört gözle Melankolia gezegeninin Dünya’ya çarpmasını bekliyorum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor, sürekli uyumak istiyorum. Ama bir yandan da erken kalkıp dünyayı kurtarmak, en azından kurtarmaya çalışmak, bir yandan gezip tozmak istiyorum. Hem evden çıkmamak, hem de dışarılarda sürtmek istiyorum.
Sevdiğim filmlerin beni ağlatan sahnelerini tekrar tekrar izliyorum. Ağlamayı spor haline getirdim, düzenli uyguluyorum. Hüngür hüngür olmasa da için için ağlıyorum.


Yalnız mutluyum. 
Ev misafirle dolup taşsın, gülüp söylensin istiyorum ama bir tek misafire bile tahammülüm yok. 

“Melankolik insan huzurlu olabilmek, sakin bir hayat sürebilmek için yalnızlığı seçer. Ancak yalnız olduğunda da hayatla ve insanlarla olan ilişkilerini sorgulaması ve sürekli düşünmesi, kendini suçlaması, varoluşunun nedenini araması gibi sebeplerden dolayı bir türlü dinginliğe ulaşamaz. 

İçinde bulunduğu dünyaya ve topluma uyumsuz olduğunu hisseder. Bu durum bazen onu hüzünlendirirken bazen de memnunluk hissi verir. Olayların, yaşamın ve insanların içinde olmaktansa dışarıdan çıkarsız, amaçsız bir izleyici ve gözlemci olmayı tercih eder. 

Melankolik kişi çelişkiler içinde kalır, kararsızdır. Bir yandan yalnızlığı seçmesinden hoşnuttur bir yandan da insanların içinde olamayışının hüznünü duyar.” Yazı www.psikoloji.gen.tr‘den alınmıştır. Yazının tamamını şurada okuyabilirsiniz.

Eksiği yok fazlası var. Bu yazılanları “aynı ben, işte ben” diyerek okurken bir yandan sevindim, ama diğer yandan da üzüldüm doğrusu.

“bu insanların asıl sorunu hiç bitmeyen hüzün dalgası değil, hiç başlamayan mutluluk dalgasıdır.” Kaynak

Mutluluk hiç mi başlamayacak yoksa ben mi başlamasına izin vermiyorum, bilemiyorum…


10 YORUMLAR

  1. Geçenlerde "Sorgulayana Mektup" isimli bir yazı yazmıştım ve orada insanların hayatı illa ki rengarenk ve anlamlı kılma çabalarının anlamsız olduğundan bahsetmiştim. O aklıma geldi yazıyı okuyunca.
    Melankoli bazen içine düştüğümüz bir durum değil, bir tercihtir.
    Kıdemli bir melankoliğim ve bundan hiç de şikayetçi değilim. Kendimi kabullenme sürecim epey sancılı oldu fakat hayatta her günümü gülücükler içinde geçirmediğim için suçluluk hissetmeyi bırakabildim en sonunda. Ben böyleydim. .

    Sığ sohbetlerden ve çıkar ilişkilerinden ileri gidemeyen arkadaşlıklar yerine yalnızlığı, insanların birbirinden üstün gelme çabasıyla malını, ambalajını, ünvanını yarıştırdığı ve adına "sosyal yaşam" denilen karmaşa yerine müziği, filmleri, hayal dünyasını tercih ediyordum.

    Dediğin gibi çok oluyor gezmek, gülmek, yeni insanlar tanımak istediğim. Bu isteği de bastırmıyorum elbet. İnsan denen varlığı pek sevmememe rağmen her zaman bütün bilgilerimi sıfırlayarak tanışıyorum yeni biriyle.
    Tabi ki her olaya olumsuz tarafından bakmak insanı yıpratan bir şey olduğu için elimden geldiğince törpüledim o huyumu. Birlikte yaşamaktan memnun olmadığım tek kötü huyum oydu

    Aslında önemli olan tek şey nasıl mutlu olduğumuz. Sana söylenen, gösterilen ve "şu şöyle, bu böyle olmalı" diye öğretilen bütün toplum kurallarından sıyrılıp düşün seni gerçekten ne mutlu ediyor. Yalnızlık mı, ağlamak mı ne? Ve onu yap bu kadar basit. Kimseye aldırmadan ve kendinden şikayet etmeden. Bırak uyumsuz ol, aykırı ol.

    Ya da tam tersi bu halinden çok mutsuzsan, senin gözündeki Güven çok neşeli, hayat dolu, capcanlı biri olarak canlanıyorsa melankolini sıyırıp atmak için elinden geleni yap tabi.
    Bu noktada da hayalimizdeki bizi yaratmak için biraz üşengeçliğimizi yenmemiz gerek sanırım.

    Konu psikolojiler olunca çenemi tutamıyorum pek gene çok konuştum 🙂

  2. @Buse Soysal Melankolik halimle de mutluyum ben. Sorun daha derinlerde bence. 🙂

    @Ponti Mutsuz değilim, aradığım sadece daha mutlu olmak sanırım. Ben de şikayetçi değilim, ama paylaştığım "Bir yandan yalnızlığı seçmesinden hoşnuttur bir yandan da insanların içinde olamayışının hüznünü duyar" cümlesindeki gibi ne öyle ne böyle durumu da mevcut…

    Aslında sorun iki türlü de mutlu ve yine iki türlü de mutsuz olmam. Yani insanın hem yalnız olmak isteyip hem de kalabalık ortamlarda bulunmak istemesi biraz garip bir durum. Bu yalnız seyahat etmek isteyip, yine de yanında birini istemek gibi.

    İnsan zor bir mahlukat kanımca… 🙂

  3. Nasıl mutlu olacağını bilmemekte epey büyük bir sorun tabi.
    Umarım senin bile bilmediğin duygularla tanışarak mutluluğun anlamını yeni baştan öğrenirsin 🙂
    İnsan zor olmaz mı, zordan da öte anlaşılması imkansız bir varlık bazen…

  4. Güven , bence sendeki Melankoli gayet dozunda. Kendinden nefret etmediğin ve sonsuz mutsuzluklara dalmadığın sürece Melankolin ruhunu besleyecektir.
    Benim yazma konusunda en verimli olduğum dönemlerdir Melankolik anlarım.

Buse Soysal için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Please enter your comment!
Please enter your name here